Bundan bir süre önce Roma halkının bedava "ekmek ve eğlence" uğruna politik özgürlüklerinden vazgeçtiklerini söylemiş ve meselenin eğlence kısmından, yani devlet tarafından halka sunulan gladyatör dövüşleri ve at arabası yarışlarından bahsetmiştik. Bu yazıda işin bedava "ekmek" kısmını konuşacağız; Roma ve Konstantinopolis'te her gün halka bedava ekmek dağıtmak, Roma ve Bizans İmparatorluklarında yöneticiler için isyansız ve sorunsuz bir şekilde iktidarda kalabilmenin en önemli şartıydı. Osmanlı zamanında ekmek artık tüm başkent halkına değil, sadece imaretler aracılığıyla yoksullara dağıtılıyordu ama veziri azamın en önemli görevlerinden biri her hafta bizzat çarşı pazar gezip ekmeğin gramajını ve fiyatını, tahıl ambarlarındaki tahıl stoğunun miktarını kontrol etmekti. Tam iki bin yıl boyunca, Roma'dan Bizans'a, Bizans'tan Osmanlı'ya, başkentin tahılının büyük kısmı tek bir yerden, Msır'dan, namı diğer “Akdeniz'in tahıl ambarı”ndan geldi. Oxford Üniversitesi'nden Tarihçi Peter Garnsey İmparator Agustus zamanında, birinci yüzyılda Mısır'dan Roma'ya yılda yaklaşık yüz bin ton tahıl gönderildiğini söylerken, dördüncü yüzyılda Mısır'dan Konstantinopolis'e şehrin o zamanki nüfusu olan yarım milyon insanı doyurmak için yılda yaklaşık iki yüz elli bin ton tahıl gönderilmekteydi. Mısır'dan yelkenli gemilerle gelen tahıl bugünkü adı Bozcaada olan Tenedos'ta depolanır, Konstantinopolis'e ihtiyaç kadar yavaş yavaş gönderilir ve bu tahıllardan yapılan ekmekler her sabah başkent halkına bedava dağıtılırdı. Bizans İmparatoru Justinianos zamanında Konstantinopolis'te günde yaklaşık seksen bin somun ekmek dağıtılmaktaydı. Bedava ekmek uygulaması, Arapların Mısır'ı Bizans'ın elinden almasıyla bitmiş ve artık ağırlıklı Balkanlar'dan gelen tahılla yapılan ekmek halka ilk defa parayla satılmaya başlanmıştı. "Tahıl ambarını" kaybeden imparatorluğun başkentinin halkı bin yıldır bedavaya yediği ekmeğe ilk defa para verince kendini çok kötü hissetmiş olmalı. Duygulardan bahsetmişken, bir de yüzyıllar boyunca tahılını vergi olarak sömürgecisinin başkentine gönderen Mısır halkının duygularından da bahsetmek gerekir belki. 16. Yüzyılda Osmanlı Mısır'ı Memluklerden alınca tahıl yüklü gemiler tekrar İskenderiye'den İstanbul'a doğru yola çıkarlar ama ekmek bir daha bedava olmaz.
Mısır duvar resmi / Buğday Hasatı
|
Mısır'ın liman şehri İskenderiye gerek başkent Roma iken, gerek Konstantinopolis iken, Roma'nın, Bizans'ın ve Osmanlı'nın en önemli ikinci şehri oldu. Her üç imparatorluğun da başkentindeki kalabalık nüfus Mısır'dan gelen tahılla karnını doyurduğu için Mısır'ın yönetimi de her zaman diğer vilayetlerden farklı ve yarı özerk oldu. Ama asla yerel olmadı; Mısır, Mısırlılara bırakılamayacak kadar değerli bir şeye sahipti. Akdeniz etrafında Mısır kadar çok, atanmış yöneticilerin isyan edip bağımsızlıklarını ilan ettikleri vilayet pek yoktur. Mısır valisinin tahıl gemilerini başkente göndermeyi durdurması hemen önlem alınmaması durumunda zincirleme bir reaksiyona yol açıyor, birkaç ay içinde başkentte iktidarın sihirli değneği olan bedava ekmek uygulaması bitiyor sonrasında ekmek parayla bile zor bulunuyor ve sonunda halk imparatora veya sultana isyan ediyordu. Yani Mısır valisi her üç imparatorlukta da imparatordan sonraki en kuvvetli ve imparatora karşı da en büyük riski teşkil eden yönetici oluyordu.
Pompei duvar resmi / Ekmek fırını
|
Roma zamanında tüm diğer eyaletlerin başında senatodan yetki alan valiler varken İskenderiye'nin yöneticisi imparator tarafından atanır, "praefectus" sıfatı taşırdı ve diğer valilere göre çok daha fazla yetkiye sahip olurdu. Mısır'da ilk isyan Roma İmparatoru Markus Aurelius zamanında çıkar, 175 yılında Mısır'ın komutanı Avidius Kassius bağımsızlığını ilan eder ama isyan bastırılır. 193 yılında Mısır komutanı Pescennius Niger kendini imparator ilan eder. Roma imparatoru Septimius Severus, oldukça esmer olduğu için ismi siyah anlamına gelen Pescennius Niger'in ordularını yener ve Mısır'ı geri alır (kaderin oyunu bu ya, Septimius Severus bu isyanı bastırır bastırmaz bu sefer de imparatorluğun kuzey batisina, teni ve saçları çok açık renkli olduğu için ismi beyaz anlamına gelen İngiltere ve İspanya valisi Claudius Albino'nun isyanını bastırmaya gidecektir). Niger isyanı ile ilgili, Nikea (bugünkü İzmit) doğumlu Roma senatörü ve tarihçi Kasius Dio’dan öğrendiğimiz bir başka ilginç hikaye ise Bizantium yani bugünkü İstanbul'un da tarihindeki en büyük yıkımı bu isyanla görmüş olduğudur; Septimius Severus kendisine karşı Niger'in yanında saf tutan, tabiri caizse “yanlış ata oynayan” Bizantium'u , şehri aldıktan sonra ceza ve ibret olsun diye surları ve tüm önemli binaları dahil olmak üzere yerle bir eder ve halkının yarısına yakınını öldürür. Üçüncü yüzyılda vilayetlerden biri iken Roma'ya isyan ederek kurulan Palmira İmparatorluğu ilk iş olarak tahıla ulaşmak üzere Mısır'ı alır ve Roma'ya giden tahılı keser. Sonrasında Roma ordusu gelir ve hızla tekrar Mısır'ı geri alır. Bizans İmparatorluğu zamanında ise Konstantinopolis'e gönderilen tahıl altıncı yüzyılda Sasanilerin iştahını kabartır, Bizans İmparatoru Heraklius Mısır'ı işgalci Sasanilerden geri almayı başarsa da sonunda 641 yılında Arap işgaline engel olamayacak, takip eden dokuz yüzyıl boyunca Mısır dört defa daha el değiştirecektir, sırasıyla Araplar, Fatımiler, Eyyubiler ve Memlukler tarafından işgal edilecek ve Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim'e kadar Mısır'dan İstanbul'a tahıl akışı duracaktır. Osmanlı imparatorluğu da Mısır'ı korumak için büyük emek harcayacak ama daha 1800'lerin başında aynı Roma ve Bizans zamanında olduğu gibi kendi valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'ya kaptıracaktır. Kavala doğumlu Osmanlı Paşası Mehmet Ali Mısır'da kuşaklar boyu babadan oğula geçecek olan kendi Hidivliğini ilan edecek ve Mısır'ın hâkimiyetini aldıktan sonra Suudi Arabistan, Sudan, Kudüs, Beyrut ve Suriye'yi de alacak ve adeta imparatorluk içinde imparatorluk kuracaktır. Yönetimin babadan oğula geçtiği Mısır Hıdivliği sadece kağıt üstünde Osmanlının bir vilayeti olur ve hatta II. Mahmud'la yaşadığı bir anlaşmazlık sonucunda kızıp ordularıyla Mısır'dan İstanbul'a yürüyen Kavalalı'yı Osmanlı ancak Kütahya'da Rusların yardımıyla durdurabilmiştir. Yabancı devletlerin araya girmesiyle Mısır'a dönen Mehmet Ali Paşa öldüğünde geriye 100 yıl boyunca Mısır'ı yönetecek olan hanedanını bırakır.
Kavalalı Mehmet Ali Paşa
|
Son yüz elli yılda hem dünya hem de gelişmiş ülkelerin gelişmemiş ülkelere bağımlı oldukları ihtiyaçları çok değişti. Bugün modern tarım teknikleri sayesinde ABD dünyanın en büyük tahıl ihracatçısıyken, uğruna bunca savaş çıkan Akdeniz'in eski "tahıl ambarı" Mısır bugün dünyanın en fazla tahıl ithal eden ülkesi. İnanılmaz değil mi? Buna mukabil, dünyanın en çok petrol ihraç eden ilk on ülkesi ağırlıklı Ortadoğu ülkelerinden oluşuyor. Mısır'ın yerini doğal kaynak zengini Ortadoğu ülkeleri, tahılın yerini ham petrol, tahta yelkenlilerin yerini dev tankerler aldı ama ne mal akışının yönü ne alan-verenin ilişkisinin özü iki bin yıldır değişmedi. Başkentindeki kalabalık nüfusun tahıl ihtiyacını karşılayamazsa çıkacak isyanla tahtını kaybedecek Roma imparatorunun, seçimlerden önce ham petrolün varil fiyatına dertlenen başkandan pek bir farkı yok.
Click here for English
Bu ne kadar detaylı ve özenle hazırlanan bir blog. Bu yazıların, kağıda mürekkebe karışması, anam babam usulü matbaa görmesi gerek. Çok çok tebrik ederim.
YanıtlaSilÇok teşekkürler hanımefendi, inşallah birgün o da olur...
Sil