Yasalar adil olmadığında yine de uymak
zorunda mıyız? Yoksa tam aksine, doğru olan adaletsiz yasalara uymamak mıdır?
Peki ama devletin yaptığı yasaların adil olup olmadığına kim karar verebilir?...
İnsanlık yüzyıllardır bu sorulara tam cevaplar verebilmiş değil; sivil
itaatsizlik ise tam bu noktada, vatandaşların şiddet içermeyen eylemlerle adil
olmadığına inandığı yasaları ihlal ederek değiştirmeye çalışması olarak ortaya
çıkıyor. Sivil itaatsizlik konusunu ilk defa bir kitaba konu eden, isim babası
diyebileceğimiz Amerikalı aktivist-yazar Henry David Thoreau, 1849 yılında
yayınladığı "Hükümete direniş, sivil itaatsizlik" isimli kitabında
özetle vatandaşların vicdanlarını devletin yaptığı yasaların önüne koymaları
gerektiğini söylüyor.
Özünde yasa ihlali olması nedeniyle, sivil
itaatsizlik muktedir tarafından her zaman anarşi, kaos ve suç ile bir tutulur,
oysa sivil itaatsizlik düşünülenin aksine demokrasiye ve hukuk devletine aykırı
bir eylem değil, tam aksine demokrasi ve sivil hakların kazanımı için en
gerekli olgudur ve geçmişi de en az demokrasi kadar eskidir. Tarihte bilinen
ilk sivil itaatsizlik eylemi, yani MÖ 507 Atina isyanı bugün bildiğimiz
demokrasinin oluşmasını sağlamıştır, bu bağlamda demokrasi ve sivil itaatsizlik
birbirinin vazgeçilmez parçalarıdır, biri olmazsa diğeri olmaz demek doğru
olacaktır.
Gelelim tarihte bilinen ilk sivil
itaatsizlik eylemine ve demokrasinin doğuşuna;
![]() |
“iyi bir insan olmak ve
iyi bir vatandaş olmak her zaman aynı şey değildir” Aristoteles |
Amerikan Anayasası ve köleliğin
kaldırılması
Amerikalı tarihçi yazar Howard Zinn, “sivil
itaatsizlik demokrasiye karşı değildir, bilhassa demokrasinin en önemli
parçasıdır” der. Bugün dünyanın en
özgürlükçü anayasası sayılan Amerikan anayasasının oluşum tarihine baktığımızda
en temel insan haklarının sivil itaatsizlik eylemleriyle kazanıldığını görürüz.
Amerikan’nın kuruluş hikayesi bile aslında ingiliz hükümetine karşı bir sivil
itaatsizliktir eylemidir, 1773 yılında Boston limanında sömürgeci İngilizlerin
aldığı haksız vergileri protesto etmek için çayları denize dökerek
sömürgecilerinin yasalarına karşı çıkan Amerikalılar sadece Boston Tea Party
hareketini değil sonrasında bağımsız bir ülkeyi kuracaklardı.
1850 Yılında Amerika'da düzenlenen
"kaçak köle yasası" ("fugitive slave act"), Güney
eyaletlerinden kaçıp Kuzey'e savunan köleleri Güney'deki sahiplerine iade
etmeyi gerektiriyor ve kaçak kölelere yardım ve yataklık eden vatandaşlar ve
görmezden gelen yetkililer ile ilgili sadece para değil aynı zamanda hapis
cezası da öngörüyordu. Kuzey eyaletlerinde Güney'den kaçan köleleri yetkililere
teslim etmeyen Amerikalılar da vicdanlarının sesini dinleyerek yasaları ihlal
ediyorlardı, bu da temelde bireysel bir sivil itaatsizlik eylemidir. Birçok
Amerikalı vatandaş, yazının başında ismi geçen Thoreau liderliğinde bu yasayı
vicdanlarının sesini dinleyerek ihlal etmiş ve kaçan kölelere yardım edip,
gerektiğinde evinde saklamıştır. Bu sivil itaatsizlik eylemi, köleliğin tamamen
kaldırılması yolunda en önemli adım olmuştur.
Martin luther King Jr. ve sivil haklar
Amerika'da köleliğin kaldırılması Afrikalı
Amerikalılar için sivil hakların kazanımı yolunda sadece ilk adımdır, bu uzun
yolculuk takibeden yüzyılda Martin Luther King Jr. liderliğinde, şiddet
içermeyen sivil itaatsizlik eylemleri ile devam etmiş ve sonuca ulaşmıştır.
Martin Luther King Jr. ayrımcılık yapan Montgomery otobüs işletmesini 13 ay süren bir
boykottan sonra pes ettirip otobüslerde siyahlara uygulanan ayrımcılığı
bitirir. Martin Luther King Jr. ve arkadaşları siyahların girmesi yasak olan parklara,
kamusal alanlara ve restaurantlara girip, oturup polisin gelmesini bekler ve sonrasında
direnmeden tutuklanırlar. Bu sayede yasağın adaletsizliğine dikkat çeker ve birer
birer kaldırtırlar. Martin Luther King Jr. şiddet içermeyen sivil itaatsizlik eylemlerinin
ilhamını kendilerinden önce bu yolla koskoca İngiltereyi dize getiren Mahatma
Gandhi’den alır.
Mahatma Gandhi ve Satyagraha (doğruda ısrar)
![]() |
“Adil olmayan yasalara uymamak
ahlaki bir sorumluluktur”
Martin Luther King Jr.
|
Mahatma Gandhi ve Satyagraha (doğruda ısrar)
Gandhi Hindistanda Sömürgeci İngiliz
hükümetinin ayrımcı politikalarını şiddet içermeyen sivil itaatsizlik eylemleri
ile protesto eder ve eşit haklar ve bağımsızlık konusunda kati bir başarı
sağlar. Satyagraha (“insistence on
truth”) Gandhi’nin bulduğu bir kavramdır, ben ingilizceden türkçeye çevirisini
“doğruda ısrar” olarak yapıyorum ama tam olarak anlamı bir kaç kelime ile ifade
etmek güç. Gandhi bu yolla güç kullanan düşmalarını güç kullanmadan iyilik ve
sakinlikle alt etmeyi, onları “iyi”ye dönüştürmeyi hedefliyordu. Satyagraha'nın
ingilizce karşılığı olan “silent force” kavramını Martin Luther King Jr. Yıllar
sonra o ünlü “I have a dream” konuşmasında kullanacaktır.
Türkiye’nin yakın tarihin ilk sivil
itaatsizlik eylemi; 555K
![]() |
12 Mart 1930, Gandhi "tuz üretim" yasağını protesto için yürüyor |
5 Mayıs 1960 tarihinde Ankara Kızılay’da
gerçekleşen Cumhuriyet tarihinin ilk sivil itaatsizlik eylemi “555K” adını 5.
ayın 5. günü saat 5`te Kızılay'da gerçekleşmesinden alır. Baskıcı politikaları
ile o sırada ülkeyi iyice geren Demokrat Parti’yi protesto etmek için
üniversiteli gençler Kızılay’da toplanırlar ve tüm uyarılara rağmen dağılmaz ve
polise direnirler.
Rivayet o ya, DP mitingi için Kızılay
Meydanı'na gelen dönemin başbakanı Adnan Menderes, bir anda kendini
protestocuların arasında bulur. o zamanlar öğrenci olan, CHP eski lideri Deniz
Baykal, Menderes'in “Ne istiyorsunuz” sorusu üzerine başbakanın yakasına
yapışıp “Hürriyet istiyoruz” diye bağırır. Menderes ise o meşhur cevabı verir:
“Başbakanın yakasına yapışıyorsun, bundan
büyük hürriyet olur mu?
555K eyleminden kısa süre sonra, 27 Mayıs
1960 tarihinde cumhuriyet tarihinin ilk askeri müdahalesi gerçekleşti. 555K
eyleminde o 5 Mayıs 1960 günü kendisi de eylemde olan Cemal Süreyya’nın 555K
şiiri yıllar sonra ülkenin gelecekleri için direnen gençlerine
miras kaldı....
biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
anamız çay demliyor ya güzel günlere
sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağasabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
bu, böyle gidecek demek değil bu işler
biz şimdi yan yana geliyoruz ve çoğalıyoruz
ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün
havasını
işte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz.”