![]() |
Atina'nın Kurucu Kralı Theseus; yönetim gücünü ilahi
kuvvetlerden alan bir yarı tanrı, yarı kral.
Minotaur fatihi Theseus, Charles-Édouard Chaise, 1791
|
Milattan önce 6. Yüzyıla gelindiğinde oligarşik sistem, şehirlerin ve ekonomilerinin büyümesi ile yönetimi paylaşan birkaç soylu aileden onlarca soylu aileye genişler. Milattan önce 590 yılında Atina şehir devletini her biri asil ailelerden sadece bir yıl için seçilen 9 adet "Arkon" adı verilen senatör yönetmekteydi. Kararlar asillerin katılımıyla genel kurul adı verilen mecliste alınıyordu. Her ne kadar geçen yüzyıllarda yönetim ilahi güçler ve sınırsız yetkiyle yöneten tek bir kral ve hanedanından, anayasa çerçevesinde yetkileri aralarında paylaşan ailelere dağılsa da halen bir halk iradesinden bahsetmek mümkün değildir. Tam bu yıllarda Atina büyük bir ekonomik kriz içerisine girer ve durma noktasına gelen ekonomi ve buna bağlı olarak ortaya çıkan sosyal sıkıntıların halledilmesi için tarihe "7 Bilge"den biri olarak geçen büyük devlet adamı Solon asiller tarafından tiran olarak seçilir.
![]() |
Solon heykeli,
Amerikan Kongresi Kütüphanesi,
Thomas Jefferson Binası.
Heykeltraş; Frederick Wellington Ruckstull.
|
Atina’yı ekonomik ve
sosyal olarak çöküşün eşiğine getiren sistemin temelinde "borç
köleliği" yatıyordu; Bir Atinalı için borç alabilmenin tek yolu kendisini
ve ailesini borcun ödenememesi durumunda köle olarak teminat göstermekti.
Ödenemeyen borçların sonucunda, binlerce Atinalı köle durumuna düşmüş, tarım
azalmış ve kıtlık baş göstermişti. Solon cesur kararlar alır ve sadece borç
köleliği sistemini kaldırmakla yetinmez, aynı zamanda halihazırdaki tüm
borçları da iptal ederek tüm Atina için temiz bir sayfa açar. Zeytin ağacı
ekimini ve ihracını desteklerken diğer tüm yiyeceklerin ihracını yasaklar.
Atina kölelik ve borç yüzünden içine düştüğü buhrandan Solon’un cesur kararları
sayesinde çıkarken, Solon bu halk desteğini fırsat bilerek reformlarını bir
ileri adıma taşır ve bugün bildiğimiz
anlamda demokrasinin ilk tohumlarını atar; ilk olarak yönetimi paylaşan
ailelerin sayısını aristokrat aile tanımını soyluluktan çıkartıp zenginliğe
bağlayarak Atina’daki ticaretle zenginleşmiş ama soylu olmadıkları için
yönetime katılamayan yüzlerce aileyi katarak genişletir. İkinci olarak ise,
sıradan vatandaşların da yönetime katılabilmesi için genel kurul, yani meclisi
tüm Atina vatandaşlarına açar. Her ne kadar hala ana yürütme ağırlıklı olarak
artık tanımı zenginlik olan aristokraside de olsa, Atina halkı da artık
mecliste oylamalara katılabilmekte ve vatandaşlardan oluşan kurullar önemli
davalarda jüri görevi görebilmekteydi. Bu tarihte daha önce hiç benzeri
görülmemiş bir katılım şeklidir. Ekonomik sorunları çözen, oligarşik yapıya zengin tüccar
aileleri de katarak yönetimi çok daha geniş bir kitleye yayan ve
akabinde meclisi de halka açarak kısıtlı da olsa tarihin bilinen ilk halk
katılımını sağlayan reformlarını tamamlayan Solon, önceki tiranların aksine
Atina halkına kurduğu sistemi 10 yıl boyunca koruyacaklarına söz verdirerek
kendi isteğiyle tiranlıktan ayrılır ve yönetimi aristokratların ve halkın
buluştuğu meclise bırakarak Atina’yı terk eder. Fakat ne üzücüdür ki, Solon’un
kurduğu halk katılımı sağlayan sistem daha beş sene geçmeden rafa kaldırılır ve
yine Solon’un kendi kuzeni Pesistratos tiranlığını ilan eder. Pesistratos tiran
olmasına rağmen yönetimde olduğu 20 yıldaki yönetimi tarihçiler oldukça adil ve
iyi olarak tanımlarlar, ta ki yerine oğulları Hippias ve Hipparkus tiran olana
kadar. Kardeşi Hipparkus'un öldürülmesi ile iyice hırçınlaşan Hippias babası
Pesistratos'un tam zıttıdır, tüm gücü elinde toplar ve gittikçe otokratikleşen bir yönetim kurar. Bu durum bugün demokrasinin babası olarak andığımız, Atina’lı asil bir
ailenin üyesi olan Kleistenes Spartalılarla işbirliği yaparak Hippias’ı
Atina’dan sürüp yönetime el koyana kadar sürer.
Tarihin bilinen ilk sivil itaatsizlik eylemi, MO 507
Atina İsyanı
Kleistenes te aynı
Solon gibi güçten çok reformlarla ilgilendiği için halkı tekrar yönetime katmak
üzere uzun süredir kapalı olan meclisi açar ve buna tepki duyan aristokrat
aileler Isagoras lideriğinde birleşirler. Milattan önce 507 yılında Isagoras
Spartalıların desteği ile Kleistenes’e karşı darbe yapar ve Kleistenes’i
Atina’dan uzaklaştırarak yönetimi ele geçirir. Isagoras meclisi kapatır ve
tekrar tüm yönetim yetkisini az sayıdaki aristokrat aileye verir. Spartalı
askerler ile yönetimi alan ve Kleistenes’i de sürgüne gönderen Isagoras ve
aristokrat yönetim ekibini tarihe bir ilk olarak geçecek çok kötü bir sürpriz
beklemektedir; meclisleri kapatılan Atina halkı öylesine öfkelenir ki, o gece
sokağa çıkar ve isyan eder. Tarih binlerce isyanla doludur ama bu isyanı
diğerlerinden ayıran ve tarihin ilk sivil itaatsizlik eylemi yapan bilinen hiç bir
liderinin olmamasıdır, Atina halkı isyankar bir lider tarafından organize
olmadan, tamamen kitlesel bir öfkeyle o gece sokağa çıkarak Spartalı askerleri
şehrin ana meydanında sıkıştırır. Üç gün süren isyan sonucunda Spartalı
askerler ve Isagoras canlarını kurtarmak için Atina’yı terk etmek zorunda
kalırlar. Atinalılar tekrar meclislerini açar ve ilk iş olarak reformlarına
devam etmesi için Kleistenes’i geri çağırarak yetkilendirirler. Bu olay
sonrasında Kleistenes tarihte bilinen ilk "doğrudan demokrasi"yi tüm kuracak ve Atina halkının kendi kendini yönetmesini sağlayarak tarihe demokrasinin babası olarak geçecektir.
Demokrasinin doğuşu
Kleistenes tüm
Atinalılara mecliste oy hakkı verir, zengin ya da fakir, soylu ya da halktan hiç
farketmeksizin artık herkesin eşit oy hakkı vardır. Arkonlar artık sadece bir
danışma kuruluna dönüşür, şehrin yönetimi ile ilgili tüm kararlarda meclis tek
yetkilidir. Kleistenes tiranların tekrar ortaya çıkmaması için adına Ostraka
(“ostracism”) denilen bir yöntem de icat eder; Atinalılar her yıl oylama ile
belirledikleri bir kişiyi on yıllığına Atina dışına sürgüne gönderme hakkına
sahiptir, bu yöntem sayesinde herhangi bir kişinin aşırı güçlenmesi durumunda
(tüm malları korunarak ve geri geldiğinde iade edilmek üzere) Atina’dan
uzaklaştırılması sağlanıyordu. Bu sistem aşırı kuvvetlenen kişileri sürgüne
göndererek olası bir tiranlığın oluşmaması için adeta bir sigorta işlevi
görüyordu.
Atinalıların en büyük
rakibi ve komşuları Spartalılar, kendi şehir devletlerindeki düzeni aşırı bir
eğitim-endoktrinasyon sistemi ve militer bir baskı politikası ile
sağlıyorlardı. Atinalıların adına demokrasi dedikleri bu yeni icatlarının sonu
fecaatle bitecek kısa süreli, naif bir heves olduğunu düşündüler ama
yanıldılar. Sparta ilk fırsatta kaçmak için fırsat kollayan, baskı ile birarada
tuttuğu militan vatandaşları ve agresif savaş politikaları ile ilerleyen
yüzyıllarda yavaş yavaş yok olurken, Atina kendini devletin bir parçası olarak
gören, sistemi sahiplenen, söz sahibi, özgür vatandaşları ve yarattıkları
ticaret gücüyle kendi devrinin süper gücü haline geldi.
![]() |
Kleistenes,
Demokrasinin babası
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder