9 Kasım 2012 Cuma

Politik partilerin kökenleri ve taraftarlık: Maviler ve Yeşiller

Romalı şair ve yazar Juvenal II. yüzyılın başında yazdığı ünlü hicivlerinden birinde Romalıların “ekmek ve eğlence” (“panem et circenses”) karşılığında politik özgürlüklerinden vazgeçtiklerinden yakınır. Juvenal’in “ekmek ve eğlence” diye bahsettiği, yöneticilerin halkı hoşnut tutmak, oyalamak ve isyanları önlemek için gerçek sorunları çözmek yerine popülist bir şekilde Romalılara bedava ekmek dağıtmaları ve hipodromda eğlenceler düzenlemeleriydi. Hipodrom eğlenceleri bugünkü televizyon ve futbol kulüpleri gibi halkı oyalamak ve hoş tutmak için Roma İmparatorluğu’nun kuruluşundan itibaren imparatorlar tarafından düzenlenirlerdi. Başlarda ağırlıklı olarak gladyatör dövüşlerinden oluşan eğlenceler, Paganlıktan Hristiyanlığa geçiş ve Kilise’nin gladyatör dövüşlerini yasaklaması ile zamanla daha çok at arabası yarışlarına dönüşür. I. Yüzyılda İmparator Agustus döneminde yılda 77 gün düzenlenen eğlenceler, devlete maliyeti oldukça yüksek olmasına rağmen daha yüzyıl geçmeden II. yüzyıl başında, İmparator Markus Aurelius döneminde, yılda 135 güne çıkartılmışlardı. Hipodrom eğlenceleri XIII. Yüzyılda Konstantinopolis’in Latinlerce istilasına kadar sürdü.
Antik Çağda At Arabası Yarışları – Alexander Von Wagner - 1913
Hipodromda düzenlenen at arabası yarışlarında yarışan ekipler birbirlerinden ayırt edilmek için kırmızı, mavi, yeşil ve beyaz renklerde formalar giyer ve arabalarını boyarlardı. Zamanla her takımın kendi taraftar kitleleri oluşmuş, takımlar “Maviler”, “Yeşiller”, “Kırmızılar” ve “Beyazlar” olarak renkleriyle anılmaya başlanmış ve taraftarları da bugünün formaları gibi takımlarının renklerinde pelerinler giymeye, bayraklar taşımaya başlamışlardı. Bu takımlardan “Beyazlar” ve “Kırmızılar” zamanla kaybolmuş ve IV. Yüzyıl itibarıyla geriye sadece “Maviler” ve “Yeşiller” kalmıştı. Yarışları imparatorlar da, “Katizma” olarak adlandırılan, kendilerine ayrılan özel bölmelerden seyrederldi. Hipodrom halkın imparatorlar ile bir araya gelebildiği tek ortamdı, takımlarını desteklemek için tezahürat yapan takımlar zamanla aralarda vergiler ve askerlik gibi konular veya memnun olmadıkları güncel uygulamalarla ilgili bağırmaya başlarlar. Bu imparatorlar için de halkın nabzını tutmak için iyi bir fırsata dönüşür. Hipodrom halkın imparatorları tezahüratları ile destekleyebildiği veya eleştirebildiği tek yere dönüşürken normal olarak halk içindeki politik kırılımlar da zamanla takımlarda ve taraftar kitlelerinde vücut bulur.
Muhafazakar, elit: sağcı Maviler / İsyankar, fakir: solcu Yeşiller 
Maviler halkın, 451 yılı Kalkedon (Kadıköy) Ekümenik Konsülü kararları ile devletin resmi dini mezhebi olan Diofizit Ortodoks inanca sahip üst, elit sınıfını oluştururken, Yeşiller ise resmi teolojiye ters düşen Monofizit Ortodoks mezhebe bağlı, daha çok imparatorluğun doğu bölgelerinden gelen alt ve görece fakir sınıfları temsil ediyordu. Tarihte Roma Cumhuriyeti dönemi de dahil olmak üzere, Maviler ve Yeşiller bu manada “sokaktaki vatandaşı” temsil eden, bugünün geçerli tanımına en yakın, ilk politik partilerdir denebilir. İmparatorlar bu iki karşıt görüşlü sosyo ekonomik grubun isteklerini ve itirazlarını hipodromda duyar ve ona göre politikalarını ve uygulamalarını ayarlar veya en azından uygulamalarıyla ilgili her iki politik grubun geri bildirimlerini alırlardı. Bu nedenlerden dolayı hipodrom sadece at arabası yarışlarının gerçekleştiği bir eğlence yeri değil, aynı zamanda politik partilerin devlet yönetimiyle buluşma yeriydi.  
İmparatorlar da takım tutuyorlardı, çoğu zaman bu onların politik ve dini görüşlerini gösteriyordu. Mesela koyu bir şekilde Diofizit mezhebe bağlı olan İmparator Justinianos, Mavileri desteklerdi (Bu noktada Bizans’ın Osmanlı gibi tek bir hanedan tarafından yönetilmediğini, birçok imparatorun orduda bir askerken darbe yaparak iktidara geldiğini hatırlatmakta fayda görüyorum. Imparatordan imparatora mezhep ya da parti değişikliğinin sebebi budur). Buna mukabil, eşi İmparatoriçe Teodora ise, hem dinen Monofizit mezhebe bağlı, hem de son derece fakir bir aileye doğmuş biri olarak Yeşilleri desteklerdi. İmparator ve eşi böylece her iki grubun da nabzını tutabiliyordı. Birbiriyle amansız bir rekabet halinde olan bu iki grubun çekişmesi çoğu zaman imparatora da dengenin sağlanması açısından faydalı oluyordu, ta ki 532 yılında Konstantinopolis’te çıkan Nika İsyanı’na kadar.

İmparatoriçe Teodora – San Vitale
Bazilikası – Mozaik – VI. Yüzyıl


Nika İsyanı
Nika İsyanının olduğu gün hipodromda bir ilk yaşanır, görüşleri taban tabana zıt ve birbirinin amansız rakibi olan Yeşiller ve Maviler, her iki tarafın da mağdur olduğu ve imparatorun geri adım atmayı kabul etmediği haksız bir uygulama ile ilgili, İmparator Justinianos’a karşı birleşir ve beraberce zafer anlamına gelen “Nika!” diye bağırırlar. İmparator büyük bir terslik olduğunu anlar ve hipodromu terk eder, sonrasında Yeşiller ve Maviler hipodromdan çıkar ve şehirde günlerce sürecek büyük bir yangın başlatır, sarayın etrafını sarar ve Justinianos’un kellesini isterler. Justinianos günlerce uğraşır ama isyanı bastırmayı başaramayınca canını kurtarmak için kaçmaya karar verir, limanda onu ve eşi Teodora’yı kaçıracak olan gemiler beklemektedir. Hayata bir dansöz olarak başlamış, halkın en alt, en fakir tabakasından geldiği için hiçbir zaman saraya layık görülmemiş ve hatta tarihçi Prokopius tarafından, “Bizans’ın Gizli Tarihi” adlı kitabında fahişelikle suçlanmış olan Teodora, Justinianos’u kaçmamaları ve isyanı bastırmaya çalışmaya devam etmeleri konusunda ikna eder. Rivayet bu ya: Teodora kaçmaya hazırlanan Justinianos’a tarihe geçen şu ünlü cümleyi söyler; “Kaçmaktansa ölmeyi yeğlerim, imparatorluk kıyafetlerinden daha güzel bir kefen olamaz!”. Karısından cesaret alan Justinianos kalmaya karar verir. O gece komutanı Belisarius’la ertesi gün isyancıları hipodromda toplandıkları sırada öldürmek üzere bir plan yaparlar ve gerçekten de kırk bine yakın isyancıyı hipodromda kıstırarak tamamını kılıçtan geçirtirler. Konstantinopolis tarihinin en kanlı günlerinden birini yaşar. O günün akşamında isyan bastırılır ve Justinianos sonrasında eceliyle ölünceye kadar, uzun yıllar sürecek olan imparatorluğuna devam eder. Tarihin akışını o gece Justinianos’u soğukkanlılığı ve cesaretiyle kaçmaktan alıkoyan, ismi sonradan İngiliz Kraliçesi Viktorya ve Rus Çariçesi Katrina ile birlikte tarihin en kudretli kadınlarından biri olarak anılacak olan İmparatoriçe Teodora değiştirir. Asıl konumuza geri dönecek olursak, Nika İsyanı Maviler ve Yeşiller, ya da başka bir değişle ilk politik partiler için bir dönüm noktası olur. Her ne kadar isyan kanlı bir şekilde bastırılmış olsa da, temelinde her iki ana politik görüşün de memnun edilmemesi durumunun imparatorlar için ne derece sıkıntılı sonuçlar doğurabileceğini ortaya çıkardığı gibi politik partilerin de kendi güçleri hakkında fikir sahibi oldukları ilk olaydır.  
Bizans’ta İsyan - Schnorr von Carolsfeld - 1835
Maviler ve Yeşillerden bu yana politik parti “taraftarlığı”
Günümüzde birçok insan politik görüşünü, (Şayet varsa) politik partisini aynı futbol takımı taraftarı gibi destekliyor, doğrusu ile övünmek, yanlışında eleştirmek yerine, bir futbol taraftarı gibi, gözleri kapalı bir şekilde, ölümüne savunuyor, karşıt görüşü ve partiyi fütursuzca yeriyor. Akıl ve mantıkla üretilmiş argümanlarla konuşmak yerine, sloganlarla bağırıyor. Günümüz politik partilerinin Antik Bizans’ın stadyumlarından, spor takımlarının taraftarlarından doğduğu gerçeğini bilince insan, haliyle bunda da öylesine şaşırılacak bir durum kalmıyor.
  Click here for English

2 yorum:

  1. Peki acaba Nika isyanına sebep olan uygulama neydi? Herkesi mutsuz eden politika nasıl bir şey ola ki diye merak ediyor insan...

    YanıtlaSil
  2. Askeyiye harcanan büyük paralar sebeb olarak gösterilir.Zaten olayı halkın tarafı olan yeşiller grubundan çıkmıştır.Zenginlere uymayan tarafı ise,vergiler öncelikle toprak sahiplerinin sırtına biner.toprak sahipleride çiftçiden çıkarır.

    YanıtlaSil